Ekonomist Mahfi Eğilmez, seçim sonuçlarının iktisada tesirini kıymetlendiren bir yazı kaleme aldı. Eğilmez, muhaletefin ekonomik durumun makûs olduğunu halka tam anlatamadığını belirtirken iktidar tarafından da bir sadaka iktisadı yaratıldığını vurguladı.
Eğilmez, muhalefetin önümüzdeki periyotta iktisattaki bilgileri tüm çıplaklığı ile halka anlatması davetinde bulundu.
‘EKONOMİK DURUM SONUÇLARDA GEREĞİNCE TESİRLİ OLMADI’
Eğilmez’in ‘Kan, zahmet, gözyaşı ve ter’ başlıklı yazısında şu sözler yer aldı:
“Milletvekili seçimleri sonuçlandı, AKP ve Cumhur İttifakı kıymetli bir muvaffakiyet elde etti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde de Erdoğan birinci tıpta kazanmaya çok yaklaştıysa da durum ikinci tipe kaldı. İkinci tıpta ne olacağı kamuoyu araştırması yapanlarca ve siyaset bilimcilerce kestirim edilir, o benim oturduğum yerden bileceğim bir şey değil lakin Erdoğan’ın kazanması sürpriz olmayacak. Birinci tıbbın iki büyük sürprizinden birincisi Erdoğan’ın aldığı oy oranı, ikincisi de olarak zelzele bölgesinden Erdoğan’a gelen büyük takviyeydi.
Ekonominin geldiği durumun büyük bir enkaz olduğunu, bunun yanlış iktisat siyaseti uygulamalarından kaynaklandığını devletin resmi bilgilerine dayanarak tekraren yazdım. Çoğumuz, başta enflasyon olmak üzere ekonomik durumun son derecede bozuk olduğunu ve bunun seçim sonuçlarını etkileyeceğini konuştuk, tartıştık. Her şey iktisat değil elbette fakat iktisadın seçimlerde ekseriyetle kıymetli tesiri olduğunu biliyoruz. Buna karşılık sonuçlar hiç de o denli olmadı, ekonomik durum sonuçlarda gereğince tesirli olmadı. Bunun nedenlerini hakikat tahlil etmek gerekir. Bu yazımda bunu tahlil etmeyi deneyeceğim.
‘BÜYÜK BİR KİTLE DEVLET YARDIMLARIYLA GEÇİNİYOR’
Her şeyden evvel beşerler iktisadın ne durumda olduğunu çok yeterli anlamış değil. Bir sefer büyük bir kitle devlet yardımlarıyla geçiniyor ve yardım kesilirse ne yapacağını bilmiyor. Buna ‘sadaka ekonomisi’ deniyor. Birçok, bu yardımların devlet tarafından değil iktidar partisi hatta Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığını sanıyor. Durumu en berbat seviyede olanlar onlar olduğu halde bu durumu kaybetmek istemiyorlar ve bunun fakat bu iktidarla sürdürülebileceğini düşünüyorlar. Sadaka iktisadından yararlananların dışında kalanlar, hayat pahalılığına rağmen, işlerini kaybetmedikleri uygun makûs artırım aldıkları sürece iktisattaki bozulmanın aşılabileceğini düşünüyorlar. Bu, mavi yakalılarda olduğu kadar beyaz yakalılarda da epeyce yaygın bir niyet olarak karşımıza çıkıyor. Özetle söylemem gerekirse toplumun değerli bir çoğunluğu ya iktisattaki bozulmanın gereğince farkında değil ve bunu süreksiz bir durum olarak algılıyor ya da durumun farkında ancak öncelikle işini kaybetmediği sonra da eline geçen gelir şimdilik arttığı için bu gelişmeyi görmezden geliyor.
‘MUHALEFETİN YAPMASI GEREKEN ŞEY BUGÜN AYAKTA ÜZERE GÖRÜNEN İKTİSADIN BİRİNCİ DARBEDE YERE DÜŞEBİLECEĞİNİ GÖSTERMEK OLMALI’
Böyle bir durumda muhalefetin yapması gereken şey durumu bütün çıplaklığıyla bilgilerle ortaya koymak, bugün ayakta duruyor üzere görünen iktisadın aslında ringde sallanan boksör üzere birinci sıkı darbede yere düşebileceğini göstermektir. Bir öbür deyişle gerçek durumu bütün çıplaklığıyla ortaya koymak, en az iki yıl ıstırap çekileceğini ve bu durumdan çıkmak için neler yapılacağını topluma bütün açıklığıyla anlatmaktır. Winston Churchill, 13 Mayıs 1940’da başbakanlık misyonuna geldiğinde, daha evvel hükümette vazife alırken söylediklerini tekrarlamıştı: ‘Size kan, zahmet, gözyaşı ve terden öteki vaat edecek hiçbir şeyim yok.’
İnsanlar, kendilerine en az hükümet kadar, hatta ondan daha çok vaatlerde bulunan bir muhalefet gördüğünde iktisadın aslında o kadar da berbat olmadığını düşünürler. Bunu tekraren yazdım ve her yazdığımda “siyaset o denli yapılmaz, hayal satmak lazım” yansısıyla karşılaştım. Siyaset nasıl yapılır bilemem ancak gerçekleri konuşmazsanız gerçekleri konuşmayanları eleştirmenizin manası kalmaz.
‘Daha fazla palavra söyleyerek palavra söyleyeni alt edemezsiniz.’ (Özdeyiş)”